Venedik Gezi Notları: Romantizmin Başkenti

Venedik Gezi Notları

Venedik, hepinizin bildiği gibi sular içinde ayakta duran, kanallarıyla ünlü, romantizmin doruklarını yaşatan bir şehir. Şunu da belirtmekte fayda var; bizce Venedik’in her bir köşesi tarihi ve kültürel bir miras. Bunun yanında hiç sıkıcı olmayan bir şehir. Daracık sokaklarında yürürken her an karşınıza sizi şaşırtacak bir şeyler çıkabilir. Konuştuğunuz insanlar oldukça güler yüzlü ve yardımsever. Şehrin insana mutluluk verdiğinden midir bilmiyoruz, göz göze geldiğiniz insanlar sabahları günaydın demeden geçmiyor. Yerlilerin oldukça tarz giyindiklerini de belirtmekte fayda var..

Son zamanlarda daha da artan Acqua Alta diye adlandırılan su baskınları nedeniyle aslında şehrin ömrü günden güne kısalıyor gibi. O yüzden Venedik, Atlantis olmadan bir an önce gidip görmekte fayda var diye düşünüyoruz.

Venedik sokakları
Venedik sokakları

Ne zaman gidilir?

Kalabalıklardan hoşlanmayan ve soğuktan da rahatsız olmayanlardansanız, Venedik’e kesinlikle kış aylarında gitmelisiniz. Venedik karnavalını görmeniz de bonus! 🙂 Yalnız kış ve bahar aylarında acqua alta denen, Venedik’i su basması olayına denk gelirseniz yandınız. Yaz aylarında da çok sıcak ve yağmurlu olması haricinde kanalların koktuğu söyleniyor ama göreceğiniz güzelliklerin yanında katlanılabilir.

Nerde kalmalı?

Venedik’teki otellerin ücret skalası oldukça geniş. Bütçenize ve tercihlerinize bağlı olarak kalacağınız yeri seçebilirsiniz fakat Venedik oldukça küçük bir şehir olduğu için her yeri yürüyerek gezebiliyorsunuz bu nedenle de şehrin merkezinden biraz uzakta bir yerde kalarak maliyetlerinizi düşürebilirsiniz.

Pahalı mı?

Venedik maalesef pahalı bir şehir. Aslında Euro’yu TL’ye dönüştürmeden birim olarak düşündüğümüzde, biz kalamara Türkiye’de ortalama 50 birim veriyoruz, onlar 10 birim veriyor. Onların 10 birimi bizim 70 birimimize denk geliyor maalesef, bu kısım üzücü. Venedik’te en büyük maliyetiniz konaklamadan olacak. Şehir içi ulaşım açısından Burano ve Murano adalarına giderseniz (ki Burano’ya kesinlikle gitmelisiniz) yaklaşık 20 Euro’yu gözden çıkarmak gerekiyor.

Venedik şehre ulaşım ve şehir içi ulaşım

Biz Venedik’e iki kez gittik ve ikisinde de şehre trenle ulaştık. Venedik’e hemen her Avrupa şehrinden trenle ulaşmak mümkün. Eğer bir İtalya turu yapacaksanız şehre trenle gelmek en uygun ve hızlı seçenek gibi duruyor. Türkiye’den direkt Venedik’e gelecekseniz, direkt uçuşlar mevcut ama biletler diğer İtalya şehirlerine göre genel olarak daha pahalı. Eğer geniş bir zamanınız varsa önce diğer şehirleri (Bologna, Milano gibi) gezip sonrasında trenle Venedik’e geçmek de güzel bir seçenek olabilir. İtalya’da oldukça yaygın olan Trenitalia‘ya göz atmakta fayda var.

Venedik’e aracınızla gidecekseniz, şehrin hemen girişinde otoparklar mevcut fakat doluluk ve fiyatlar konusunda önceden bir bilgi edinmek gerekebilir, çünkü yaz aylarında Venedik turist akınına uğruyor.

Şehir içi ulaşım Venedik’te vaporettolar ve gondollarla sağlanıyor. Gondollar günümüzde daha çok turistik bir seçenek olarak duruyorken vaporettolar ile Venedik kanallarında ulaşım ve Burano, Murano gibi adalara gitmek oldukça ekonomik. 20 Euro’ya alacağınız günlük sınırsız ulaşım biletiyle hem Venedik’i hem adaları dolaşabilirsiniz. Bizim tavsiyemiz, bir gün için bu biletlerden alıp Burano ve Murano adalarını gezmeniz. Venedik’in içinde vaporetto kullanmayın dememize gerek var mı bilmiyoruz ama zaten 1-2 günde tüm şehri yürüyerek gezebilirsiniz.

*Gondol Meselesi:

Yukarıda da belirttiğimiz gibi gondollar eskiden sadece ulaşım amaçlı kullanılırken günümüzde tamamen turistik amaçlı kullanılıyorlar. Yarım saatlik tur için 80 Euro’yu gözden çıkarmak gerekiyor. Yoğun olmayan dönemde pazarlık yaparsanız fiyatı indirebilirsiniz. Yoğun dönemde ise internet üzerinden rezervasyon yaparak serenatlı vb. turlar ayırabilirsiniz. Gondolların tümü aynı renkte -siyah-, belki fotoğraflarda dikkatinizi çekmiştir. Bunun nedeni süsleme ve gösteriş aşırılıklarının önüne geçilmesi ve gondolun ulaşım aracı özelliğine vurgu yapmakmış.

Gezilecek Yerler:

1.San Marco Meydanı ve çevresi:

San Marco Meydanı, Avrupa’nın en büyük ve deniz seviyesine en yakın meydanı. Meydan o kadar büyük ki, Venedik’te meydan/piazza olarak anılan tek yer. Meydanın kaç metre olduğunu yazmaktansa yaklaşık 1.5 futbol sahası büyüklüğünde olduğunu söylemek daha mantıklı sanıyoruz.

Meydanın 4 tarafı tarihi eserlerle/yapılarla dolu. Örneğin Basilica de San Marco 830 yılında inşa edilmiş ve şehrin ilk bazilikasıymış. Bu arada 2017 yılında ve sonrasında İtalya’da bulunduysanız ve cebinizde o tatillerden dönüşte kalan bozuk paralardan 2 Euro’luk bozuk varsa, üzerini bi’ kontrol etmenizi tavsiye ederiz. İtalyanlar bu bazilikaya özel 1,5 milyon adet 2 Euro’luk bozuk para basmış. Bu arada Basilica de San Marco’yu ziyaret ederseniz, içerideki atlar dikkatinizi çekecektir. Bu atların bir zamanlar hipodrom olan Sultanahmet meydanında da koştuğu yazılmış. Bazilika’nın dışında da atlar var ama bunlar içeridekilerin kopyasıymış. Bazilika’yı ziyaret etmek isterseniz Meydanın hemen yanında bulunan diğer bir yapı Palazzo Ducale/Doge’s Place, yani dükler sarayı. Bloglardaki ve internetteki Venedik fotoğraflarının vazgeçilmezlerinden biri burası. Dışarıdan bakıldığında kolonlarıyla çok dikkat çekici olduğu da bir gerçek. (siyasiler hep en güzel yerlere saray kuruyor gerçekten.) Yapı, farklı tarihlerde oluşan 3 adet bloktan oluşuyor. En eskisi 400’lü yıllarda, en yenisi 1500’lü yıllarda tamamlanmış. 1923 yılından bu yana müze olarak hizmet veriyor.

Basilica de San Marco

2. A Torre Campanille di San Marco/St. Mark’s Bell Tower/Aziz Mark’ın Çan Kulesi:

Meşhur çan kulesi, San Marco Meydanı’nda yer alıyor ve çok uzaklardan bile dikkatinizi çekmeyi başarıyor. Kulenin fotoğrafını çekecekseniz nispeten daha uzak bir yerden ve yapabiliyorsanız yüksekten çekmenizi tavsiye ederiz, çünkü çok yüksek. Kule, 1900’lerde yıkıldıktan sonra baştan inşa edilmiş; şu an gördüğümüz yapı o kadar eski değil aslında. Kulenin ilk hali 9. yüzyıla dayanıyormuş.

Kuleyle ilgili bizi en çok şaşırtan bilgi ise; Galileo Galilei, Venedik’te bulunduğu sırada gözlemlerini bu kuleden gerçekleştirmiş.

Kuleye giriş 13 Euro.

3. Librarie Acqua Alta: 

Venedik’in en ünlü kitabevi olan Acqua Alta, şimdilerde turist akınına uğrayan bir yer. Kitabevinin girişinde Venedik’in en iyi kitabevi yazıyor, öyle de öz güvenli. İsmini Venedik’te su basmalarına verilen isimden alan kitabevi Castello bölgesinde yer alıyor. Su bastığında ıslanmamaları için kitapların bir kısmı gondol ve küvetlerde sergileniyor. Kitaplar haricinde, birçok dergi, kartpostal gibi ilginizi çekebilecek şeyler bulunuyor. İçerinin buram buram sahaf koktuğunu belirtmeye gerek var mı? 🙂 

Kitabevinin asıl ilgi gören kısmı ise, arkadaki bahçesi. Kullanılmayan ansiklopedilerden merdiven yapan dükkanın sahibi  Luigi Frizzo, aslında merdiveni çıkıp manzaraya bakalım diye yapmış ama herkes merdivende fotoğraf çekilmeye başlamış.. biz de eksik kalmadık tabi…

4. Canal Grande ya da Grand Canal (çok bi’ şey değişmedi, farkındayız):

Grand Canal özetle; Google Maps’te Venedik’i tepeden incelediğinizde gözünüze çarpan en büyük kanal. Venedik’i ikiye bölüyor diyebiliriz. Kanalın bir ucu Santa Lucia tren istasyonuna, diğer ucu Basilica di Santa Maria yani Santa Maria Merkez Camii’ye çıkıyor :p San Marco Meydanı’nın denize yakın tarafından da kanalın bittiği yeri görebiliyorsunuz.

Gereksiz bilgi: Grand Canal üzerinde 4 köprü var ve bunlardan en eskisi ve önemlisi kendi başlığında da değineceğimiz gibi Rialto Köprüsü. Diğerleri; Ponte degli Scalzi, Ponte dell’Accademia, Ponte della Costituzione.

Grand Canal

5. Ponte di Rialto/Rialto Köprüsü:

Rialto Köprüsü, Grand Canal’ın en dar noktasında inşa edilmiş, Venedik’in en eski köprülerinden biri. Uzun bir süre, Venedik’te yaya trafiğinin sağlandığı tek köprü olarak kalmış. Köprünün şimdiki hali aslında tüm tarihini düşündüğümüzde modern sayılabilir. Çünkü köprünün ilk hali 12. yüzyılda ahşaptan inşa edilmiş. Zaman içerisinde yapılan iyileştirmeler ve restorasyonlarla günümüzdeki taş köprü halini almış.

Köprüde fotoğraf çekmek/çektirmek için kompakt fotoğraf makine bağımlısı Asyalıları atlatmanız gerekiyor.  (Asyalı dostlarımızın geceleri de bu kompakt fotoğraf makineleriyle uyuduklarını düşünüyoruz..) 

Bize göre Venedik’te yer alan en güzel köprü burası. Özellikle hava karardıktan sonra çok güzel görünüyor.

Rialto Köprüsü’nden kanala bakış

6. Ponte dell’Accademia:

Grand Canal’ın en güney bölgesinde bulunan, 4 köprüden biri. Köprü, zamanında (1932) geçici olarak ahşap formda inşa edilmiş ama sonrasında bu form kalıcı hale gelmiş. Tabi zaman içerisinde modernize edilmiş ama güncel olarak basamaklar vs. ahşaptan yapılmış durumda.

Meşhur bazilika Santa Maria della Salute’un Grand Canal ile birlikte görüldüğü o fotoğraflar bu köprüden çekiliyor bu arada.

7. Ponte dei Sospiri/Bridge of Sighs/Ahlar Köprüsü:

Burayla ilgili iki efsane var. 

Birincisi: Ahlar Köprüsü denme sebebi, eskiden mahkumlar idama götürülürken buradan geçerler ve son gördükleri yer burası olurmuş, ahlar ederek ölüme giderlermiş. O yüzden de ismi Ahlar Köprüsü kalmış.
Diğer bir efsane de altından gondolda gün batımında geçip, sevdiğinizle öpüşürseniz aşkınız ölümsüz ölürmüş. 

Biz ikisine de inanmadık :p 

San Marco Meydanı’ndan deniz kenarına doğru yürüyüp, Ponte della Paglia’ya varınca hemen karşınızda kalıyor köprü. Çok güzel fotoğraflar çıkarabilirsiniz köprü üzerinden. 

Ahlar Köprüsü

8. Santa Maria della Salute Bazilikası:

Venedik fotoğraflarında en çok gördüğünüz yer burasıdır diyebiliriz. Yukarılarda da dediğimiz gibi, Grand Canal üzerindeki köprülerden bol bol fotoğrafı çekilir. Zaten bizce de Grand Canal üzerindeki en güzel yapılardan biri.

Bazilika’nın ismindeki “Salute” yani sağlık kelimesi, Venedik’te yaşanan veba salgınından geliyor. Venedikliler, bir nevi adak adamışlar, “salgın durursa en kallavisinden bir bazilika yapalım” diye. Salgın durmuş; 1630 yılında yapının inşasına başlanmış ve inşa 1687’ye kadar sürmüş.

Bazilika’ya Ponte dell’Accademia’dan geçtikten sonra yürüyerek gitmenizi tavsiye ederiz.

9. Burano Adası:

İlk kez Romalılar tarafından keşfedilen adanın tarihi 6.yüzyıla dayanıyor. Ada dantel işleri ve renkli evleriyle ünlü. Sanayi devrimiyle birlikte dantel işçiliği çok zaman aldığı için adanın gelişimi yavaşlamış ve adanın gençleri çoktan adayı terk etmiş. Şimdi ise ada en çok turistik ve hediyelik eşyalarıyla hizmet veriyor. Evlerin renklerine belediye karar veriyor olması bizi biraz hayal kırıklığına uğratmadı değil. 🙂 Venedik’e kadar gelip bu küçük tatlı adaya gitmemek gerçekten yazık olur.

Burano Adası
Burano Adası
Burano Adası

*Venedik Karnavalı:

Yazının başlarında Venedik’e kış aylarında giderseniz karnavalı da göreceğinizi belirtmiştik. Venedik Karnavalı her yıl Şubat ayında düzenleniyor ve yaklaşık 40 gün sürüyor. Karnaval’ın ortaya çıkmasının iki sebebi varmış; ilki eskiden vebalı insanların vücutlarını saklamak için maske ve kostümlerle dolaşmaları, ikincisiyse sınıf ayrımını ortadan kaldırmakmış.

Karnavalın tarihi ve amaçlarıyla ilgili bir sürü rivayet var. Bize kalırsa bu rivayetlerin hiçbirine takılmadan karnavalın keyfini çıkarın! : ) Karnaval döneminde doğal olarak fiyatlar yükseliyor, buna dikkat etmek gerek.

Venedik karnavalı
Venedik Karnavalı ve toplum baskısı temalı 🙂

*Venedik Bienali:

İki yılda bir, tek sayı ile biten yıllarda gerçekleşen uluslararası sanat ve mimarlık bienali. Hemen her ülkenin sergide kendi alanı oluyor ve değişik mekanları deneyimlemek ilginizi çekerse bienal Ağustos-Kasım ayları arasında şehirde ziyaret edilebiliyor. Venedik film festivalinin de Venedik Bienali’nden doğduğunu belirtmekte fayda var. Türkiye’den en son Kerem Piker, ondan önce ise Emre Arolat bienale katıldı.

Yeme-İçme:

*Il Paradiso Perduto: Burada yemek yemek için bile Venediğe gidilir, o derece. Bir sürü yemekten seçip bir tabak yapabiliyorsunuz, deniz ürünleri çok lezzetli, fiyatları Venedik’e göre baya uygun yalnız mekan çok kalabalık, rezervasyon yaparsanız ancak yer bulabiliyorsunuz.

*Al Mariner: Kahvaltı yaptığımız bir mekan, tostu ve kahvesi güzel ve uygundu.

*Birreria Zanon: Cicchetti yemenizi önereceğimiz küçük şirin bir kafe.

*Torrefazione Marchi: Venedik’te kahvenin en iyisi diye bilinen kafe.

*Caffe al Ponte del Lovo: Tatlıları efsane, çalışanları biraz suratsız olan kafe. Özellikle tiramisusunu çok beğendik. Bir kahve veya çay molası için ideal.

Kısacası, Venedik yok olmadan kesinlikle gidilmesi ve keyfi çıkarılması gereken bir şehir. Umarız ki gezinize katkımız dokunmuştur. 🙂

Sevgiler, TIME TO GO!

Instagram’da bizi takip etmek isterseniz şöyle buyrun.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s